adiloldunya neler yazmış

Yazar takip için üye girişi yap. Bu yazarı 2 kişi takip ediyor

Faizsiz ev ve araç edindirme yöntemleri içinde ki en önemli üç kurum ancak sisteme giren insanlar önöceleri tatlı bir rüya gibi dua ediyorlar, çünkü yıllarca bir ev hasreti çektiler...

Ancak ilgili tarih gelince ve teslimat yapılacakken bu ülkede malum herkes birbirine hırsız gözüyle baktığından müthiş bir güvensizlik durumu var...  dolayısı ile bu kurumlar da teslimat sürecinde binbir türlü evrak ve süreçlerle bir dünya beddua alıyorlar.. çok çok büyük paralar kazanıyorlar.. bünyelerinde onlarca hukukçu yani avukat bulundururyorlar ancak o avukatlar sadece icra dailerinde ipotek koymakla meşgul.. bu süreçleri kısaltmak veya kolaylaştırmak adına hiiiiç kafa yorulmuyor.. 

İstenen evraklara bakıyorum büyük çoğunluğu birbirinin tekrarı niteliğinde.. o kadar gereksiz ki talepler var ki bu bedduaları maalesef haklı çıkarıyor.. bir de baksan yıllarca sektörün içinde tecrübe edinmişler.. neymiş herkes katakulleci olmuş, abi en başta siz öylesiniz.. x bir grupta birbirinden farklı meblağlarda proje başlatan müşteriler hepsi birbirine çok yakın ölçüde hizmet alacak ancak 100bin için giren 8-9 bin fark öderken 400bin için giren ve çoook büyük ölçüde aynı hizmeti alacak kişi 35bin e yakın fark ödüyor.. bu faiz değil anladık çalışma bedeli olarak yansıyor ancak kanımca kesinlikle doğru bir hesaplama değil ve helal olmadığını düşünüyorum, tabi Allahu-alem.. yani Allah bilir..

Yurt dışından bir mühendis arkadaşım fransada diploma veya kimlik fotokopimle her resmi veya özel kurumda işlem yapabiliyorum demişti burada ise aslı yanımda değilse noter onayı istediler diyor.. yani görüldüğü üzere hiç bir şeye güven yok ama noterleri zengin etmek kolay...


Bu gelir paylaşımı hikayesi nedir var mı bilen?

Bir de kriz var diyorlar.. bakın millet aç kalma pahasına ev araba alıyor.. hatta kredi çekip tatile gidiyor..

1992 yılında ermenilerin hocalı katliamında ermeni doktor zoli balayan'ın hatıralarında kendisinin kaleme aldığı ve itiraf ettiği işkence ile ilgi alıntılardan okuduğum bazı detayları paylaşmak istiyorum..

"Biz arkadaşımız Haçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur, çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu.

Ermeni doktor Zori Balayan, katliam sırasında pencereye çivilenmiş bir erkek çocuk gördü. Aklına kendince dahiyane bir fikir geldi.

Canlı bir çocuğun, derisi yüzüldükten sonra kaç dakika yaşayacağını hesaplamak için kolları sıvadı.

Küçük çocuğun çığlıklarına aldırmadan kafası dahil bütün derisini yüzdü.

Sonra karşısına geçip saat tutmaya başladı.

Çocuğun kan kaybından ölümü, 7 dakika sonra gerçekleşti.

“Doktor” ünvanlı canavar, akşam bu deneyi üç çocuk üzerinde daha gerçekleştirdiğini yazdı. Bir süre sonra, vahşi deneyini Ruhumuzun Canlanması adlı kitabında, gururla itiraf etti.

Kırmızı bültenle aranan Zori Balayan, o işkenceyi kitabında gururla itiraf ediyor.

Abi anlamıyorum.. denizden bedava toplan.an balıklar neden parayla satılır hadi birileri emek vermiş satıyor ama neden çok zor yetiştirilen birşey muamelesi görüyor anlamak mümkün değil..

Hammaddesi bedava olan balığın fiyatı sadece emek öylemi.. taxi plakası gibi takaları da milyon dolarlarla değerlersen tabi bedava satılacak balığı çok pahallıya yersin..

Ulan bu kapitalize ayar oluyorum..

Uzun yıllardır Dünya ekonomisinin kabaca yüzde 1’i olmaya demir attık. Ne bir adım  ilerim ne de bir adım geri.. ama büyüklük olarak, yoksa geriye giden dünya kadar gösterge var tabi ki. Eminim ki 40 önceki insani mutluluk bugün kesinlikle yok.. insanlar aç kalmadığı sürece daha az kazansa da o günlerde daha mutlu idi. şimdi ne kadar çalışsa da kazansa da devlet her kazanca ortak ve devletin sınırsız harcamalarının faturasını vatandaş olarak bizler ödüyoruz.

Bakın Kore’den Polonya’ya, rakiplerimiz bizi teker teker geçiyorlar. örneğin kore 80 lerde kişi başı gelir noktasında bizimle aynı noktada idi şimdi bizim 3 katımız kişi başı geliri var.. çin her 8-9 yılda ekonomisi iki kat büyüyor.. zalim bir anlayış olsa da üretim ekonomisi noktasında bazı politikaları örnek alınabilir.. polonya malum ikinci dünya savaşında 6-7 milyon insan kaybetmiş. yıllarca kominizmin etkisinde kalmış bir ülke ancak bugün tam bir Avrupa ülkesi konumunda ve gelişmişlik endeksinde bizim önümüzde..

Vasatlığa mahkum kalmak kaderimiz olmamalı. Bu millet  iyi yönetilmeyi hak ediyor, çünkü dost az düşman çok..

Her ay zam şampiyonu şu sebze bu sebze denir. markete her gittiğinde aynı ürünü mutlaka fiyatı değişmiş bulursun. pazarda yaşlı bir emekliye veya ev hanımına sorun hiçbir zaman istedikleri ile eve dönemezler. lanet olsun yine 90'lara döndük.. 

Enflasyon en kötü ihtimal ile yıllık bazda %30 dan aşağı O-LA-MAZ.

desene yine bir dindar yine bir yobaz.. ulan haysiyetsizler  islam bu değil biliyoruz da siz nesiniz

Alın size saadet partisinin konuya espirili bakış açısı.. 

resmen koptum ağa.. muhteşem özetlenmiş, ana slogan "aracı üretenden daha çok kazanıyoruz"

kaynak:   http://devletinden.com/ 

Bence zor ve bir yandan da hayatın devamı için önemli bir karar.. evet eğitim yılı başlasın ama fiziki ortam kullanımı şart değil.. kesinlikle uzaktana eğitim olmalı, belki öğretmenleri sınıfları bölerek sadece sınavları okulda yapabilirler.. sınıflar bölünerek tabiki.. yada tamamiyle online ilerlenebilir.. zaten yeni bir dünya düzeni oluşturulmaya çalışılıyor ve buna alışıp adapte olmakta fayda var..

şerefi olan ve haysiyetli yöneticilerin örnek alması gereken bir davranış biçimi.. Allahım bizde ondan istiyoruz..

Beyrut yerle bir olmuş, Fransız lider macron efendi siyasi mesajlar veriyor, cibiliyetsiz..

Bugünün toplumunda başkaca sapkın düşüncelerden daha masum gösterilmeye çalışılan ve bazı kitlelerin nispeten ılımlılaştırdığı ve doğal olarakta farklı argümanlarla normal ve çekici gösterilen bir durum.. bazı filmlerde bile bir kadına yaklaşmanın değişik bir yolu olarak diğer cinse meyilli imiş yapmak suretiyle gençlere gereksiz bir algı verilmeye çalışıldığına şahit olduk.. 

Neyse her daim dışında kalmak istediğim bir konu..

Twitter'da tüm ülkeleri tek tek hedef alan bir hesabın attığı belli tweetler baz alınarak, en çok nefret edilen ülkeler listelendi. Listede ilk sırada, açık ara farkla koronavirüsün çıkış noktası olarak bilinen Çin bulunuyor.

Çin 81 bin 933 oy ile ilk sırayı alırken, işgal rejimi İsrail 26 bin 523 oy ile 2. sırayı işgal ediyor.

Araştırmanın az sayıda takipçiyle yapılması bazı sosyal medya kullanıcılarını tatmin etmezken, daha yüksek bir katılım ile sıralamanın değişebileceği yapılan yorumlar arasında...

İşte o nefret listesi...

1. Çin
2. İsrail
3. Endonezya
4. İspanya
5. İran

6. Mısır
7. Tayvan
8. ABD
9. Türkiye
10. Sudan
11. Fransa
12. Suudi Arabistan
13. Hindistan
14. Peru
15. Kuzey Kore
16. Nijer
17. İngiltere
18. Rusya
19. Karadağ
20. İtalya

Çin bu konuda çok iyi bir örnek.. gerçi çin abd nin sömürü konusunda son versiyonu.. her ne kadar pislik bir ülke olsa da üretim konusunda örnek alınabilir.. 

Örnek; çinin parası yuan çin dışından çok değersiz ama içeride değerli bir para.. çinin parasıyla bir sorunu yok.. dolara karşı parasını devalüe ederek ihracatı destekliyor, gelen dövizle de ihracatçıyı ve yerli üreticiyi sübvanse ediyor..

Türk Nippon Sigorta 2008 yılında İsrail menşeli Harel Gruba satldı.. Filistin ve Gazze on yıllardır işgal altında iken israile atarlanan tayfanın ne kadar da samimi olduğunu ortaya koyan bir alış-veriş olmuş..  zaten 2010'da da mavi marmara olayı yaşandı.. yani adamarın tuzu kuru, diledikleri haltı yerler..

Mesken Finans açıldı hayırlı olsun.. umarım sektörde ki eski firmalar gibi yapmaz da süreçlerinin merkezine müşteriyi oturtur ve müşteri menfaati merkezli ilerlerler ki bu da en büyük reklamdır.. eğer sadece ticari bir mantıkla iş yaparlarsa belki yine büyürler ama çokta şikayet alırlar.. 

Yeni ev ve araç alacaklara ve yatırım yapacaklara hayırlı olsun..

Sektörün bu eski firmaları neden müşterilerini çok suistimal eder anlamış değilim.. sözüm ona köklü firmalar.. sadece Birevimi ayırmak istiyorum, onlar nispeten yeni ve biraz daha başarılı buluyorum, tabi bazı sorunlar olmakla beraber yapı büyüdükçe ve kökleştikçe sorunlar artacaktır.. ama eğer bir sorunun veya çözümsizlüğün merkezine müşteriyi koyar ve memnuniyet eksenli bir anlayış belirlenirse eminim ki çok çok daha başarılı olacaklardır..

Ancak diğer iki kurum ki özellikle fuzulev'in hem çalışanlarını hem de müşteri nezdindeki süreçleri o kadar suistimal ediliyor ki anlatamam. tek bir müşteri bile hak ettiklerini düşünmüyorum.. son aldığım duyumlara göre bir çok keyfi uygulamalarla müşteri teslimatlarını sudan bahanelerle erteledikleri ve yapmadıklarını söylüyorlar..  zaten şikayetvar incelendiğinde ne gibi şikayetler yapıldığını görecek, suistimallerin boyutunu anlayacaksınız..

Geçenlerde bir yakınım bana fuzul evdeki çalışma konuşullarından bahsetti. ve patronların genel yaklaşımlarından..

Bir kere insana ve insan hayatına değer vermeyen ve işine gelmeyen ve azıcık sesi çıkan personeli anında harcayan bir kurum olmuş fuzulev.. 

Şirket sahibi kadın ve erkeğin bir arada çalışmasını istemeyecek kadar sözde bir inanç sergilerken çok kolay kul hakkının yendiği bir şirket profili çiziyormuş. 

Bende ilgili sektörü yakından takip eden biri olarak devlete bağlı bir banka gibi sistematik çalışmayan ve iligili şirketlerin müşteri süreçlerini diledikleri gibi değiştirdikleri çok laçka bir oluşum bu şirketler.. özellikle de sektörde ki eski firmalar sözüm ona köklü firmalar en çok suistimalin yaşandığı kurumlar olmuşlar.. 

Çalışan hayatı değerlidir, çünkü o şirket patronları o çalışanlarla servetlerine servet katıyor.. yakınımın bir zarar görmemesi için detay vermeyeceğim ama çalışma konuşulları iyileştirilmezse dava edilmelidir..

Ulan allah belasını versin.. adamın birde çocuğu var.. utanmaz şarlatan.. üç gün önce sorsan adam derlerdi..

O değil de Tuğba Ekinci denen toplumca ötelenmiş bir hanım kendisi. başkanın canı istemiş yasaklamış ne olacak ki diyor kendileri.. nasıl gereksiz nasıl gereksiz anlatamam..

Kanada da yaşıyor diye biliyorum.. çok ilginç bir görünümü var, birkaç canlı videosunu takip etmiştim. düşünceleri ve bilgi birikimi çok değerli ve herşeyden önemlisi iyi bir paylaşımcı.. ilgi ile takip etmeye devam ediyorum..

ABD yakında dağılır o zaman.. bir bağımsız devletler topluluğuda orada çıkar.. darısı Çin'in bşına.. gerçi bu kadar otoriterken zor..

Batı her zaman iki yüzlü olmuştur.. bugün barbarlık bakıyorumda dünyada artık birçok insan kitlesini içine alıyor. her insan kapitalist sistemde bir şekilde barbarlaştırılıyor.. acımasız ve metalara bağımlı vicdan yoksunu her insan barbardır.. bu kadar maddeci bir anlayış, kitleleri insanlıktan çıkarıyor..

Aslında benim merak ettiğim bir konu var.. 

Ülkemize çemkiren batı dünyası ve Hristiyan alemi, israilin dünyada müslüman, hristiyan ve yahudi alemi için çok büyük önem arz eden Kudüs'te ve Mescid-i Aksa da yediği haltlar için neden tek kelime etmiyor.. Mescid-i Aksa Ayasofyadan çok daha büyük bir öneme sahip ama tek kelime edilmiyor.. o camiye her hafta postallarla giren batının boyun büktüğü ve karşısında kendisini aşşağılık hissetiği israil devleti değilmi? 

İstanbul da herkesin büyük bir hürriyetle ziyaret edebildiği Ayasofya için neden bu kadar korkuyor bu iki yüzlüler..

Ama tabiki siyaseten etkileri olacaktır önemli olan dik durabilmek..

1 24 5 6